rasimyilmaz08 @ hotmail.com

“Bir insan birisini seviyorsa olduğu gibi sever olmasını istediği gibi değil…”
Tolstoy

Sevgi, herkesin, her canlının yaşama hakkını kabul etmektir.

Sevgi, değer vermesini bilmektir.

Sevgi, bütün yapay ayrımların hayattan çıkarılmasıdır.

Sevgi, bilinçtir.

Sevgi, insan olmaktır.

 

Kalben bağlı olduğun bir şeye karşı kendini anlatmak gibisi var mı? Sevdiğini söylerken ki kadar özgür olabilir mi insan?  Futbol taraftarının kaygısı çoklukla budur. Takımını sevmek ister. Sevgisini ifade etmek… Öyle özel bir noktadadır ki, sevgisini ne kadar yüksek sesle bağırırsa; takımı daha iyi oynayacak ve o da kendisini sevindirecektir. Taraftar, seyirci değildir. Sadece izleyip gitmez, maça müdahale etmek ister. Sonucunu değiştirecek bir etkide bulunmak ister… 

Peki, sevgi nedir?

Sizce sevilmek istemeyen kişi olabilir mi?

O halde sevgi kavramına biraz yakından bakmak lazım. 

Aslında günümüzde sevginin bir pazarlık konusu olduğunu söylemek yanlış olmaz. Belli beklentileri karşılarsanız sevgiyi hak etmiş olursunuz. Nasıl mı? Çocuklara hep söylenmez mi; eğer iyi olursan baban, annen ve çevren seni sever. Eğer başarılı ve önemli bir kişi olursan, yakınındakiler seni daha çok sever. Eğer eş olarak eşinin beklentilerini karşılarsan seni daha çok seveceğinden kuşkun olmasın. Mutlaklaştırmış olmayayım ama işte günümüzde en çok rastlanan sevgi türü bu pazarlık esasına dayalı sevgidir maalesef.

Karşılık bekleyen sevgi… Yani "Sevenin, istediği bir şeyin sağlanması karşılığı olarak vaat edilen bir sevgi türüdür. "  Ve öz itibarıyla bencildir. Yani sevgi karşılığında bir şey kazanmaktır.

İşte evliliklerin pek çoğu bu tür sevgi üzerine kurulduğu içindir ki çabuk yıkılıyor. Çünkü beklentiler istenilen düzeyde gelişmezse sevgi de o ölçüde yok oluyor ya da geliş(e)miyor. 

Düşünün ki güzellik üzerine inşa edilen sevgi, bir kaza sonucu güzelliğin yok olmasıyla birlikte sevgi de alabora olur.

Hal bu ki aslolan insanların oldukları gibi sevmesi ve  sevilmeleridir.

Burada insanın, iyi, çekici, başarılı ya da zengin bir konum edinerek sevgiyi kazanması gerekmiyor. Kusurlarına, cahilliğine, kötü huylarına ya da kötü geçmişine rağmen, olduğu gibi, o haliyle sevilebiliyor olmalı kişi. 

Sevgi insandır…
Sevginin açamayacağı kapı, yıkamayacağı duvar, aşamayacağı engel yoktur.
Özünde insanı insan yapanın sevgi olduğunu anlamakta geciktiklerimiz de olur.
Bundandır ki kapitalizm bir sömürü aracı durumuna getirmiş olsa da; sevgiyi, sevgilileri ve sevgililer gününü önemsiyorum.

Aslında sevgiye, kişinin içinde bulunduğu siyasal, ekonomik, ruhsal, kültürel boyutlar açısından bakmak gerekiyor. İnsan, kendisini toplumsal yapı içerisinde ifade edilebildiği ölçüde insandır. Sevmek insanı çoğaltan bir iş olmalıdır.

Karl Marx’ın; “En sonu, insanın devredile­mez sandığı her şeyin değişime, alışverişe konu olduğu ve devredilebilir olduğu bir dönem gelmiştir. Bu, o ana dek ifade edilen ve aktarılan ama asla satın alınamayan; erdem, sevgi, inanç, bilgi, vicdan vb. kısaca her şeyin ticarete girdiği dönemdir. Bu, çürümüşlüğün genelleştiği, her şeyin para ile elde edilmesinin evrenselleştiği, ya da ekonomi politik diliyle konuşacak olursak, ma­nevi ya da maddi her şeyin pazarlanabilir bir değer durumuna geldiği, en reel değe­rinden kıymetlendirilmek için pazara geti­rildiği dönemdir.” dediği yerdeyiz. 

20 yüzyılda kapitalizm yarattığı yeni insan tipiyle sevgiyi de alınıp, satılabilir meta durumuna getirdi. Bugünün anlamını taşıyan “sevgililer gününü” tam bir ticari pazar ortamına dönüştürmesi bunun en bariz göstergesidir.

Giderek sevgi, sevgi olmaktan çıkmış, tıpkı ”mikro milliyetçilik” türü bir şekle bürünmüştür.
Kendi ülkesinden olmayanı sevmezler.

Kendi ülkesinden olup da kendi ırkından olmayanı sevmezler.

Kendi ırkından olup da kendi şehrinden olmayanı sevmezler.

Kendi şehrinden olup da kendi ilçesinden olmayanı sevmezler.

Kendi ilçesinden olup da kendi semtinden olmayanı sevmezler.

Kendi semtinden olup da kendi mahallesinden olmayanı sevmezler.

Kendi mahallesinden olup da kendi aile soyundan olmayanı sevmezler.

Kendi aile soyundan olup da kendi öz kardeşi olmayanı sevmezler.

Kendi partisinden olmayanı sevmezler…

Kısacası kapitalizmin yaratmış olduğu yeni insan tipinin hayatları sevgisizlik üzerine kurulu olan bu tür insanların giderek çoğalması, toplumun yozlaşması hoşgörüsüz ve sevgisiz bir şekilde bireyselleşmesi ve bencilleşmesine neden olmaktadır. 

Sevgililer Günü tarihçesi:

Tarihçesi aslında Pagan adetlerine, 3. yüzyılda Aziz Valentine’nin gizlice kıydığı nikâhlara dayanıyor. M.S. 3. yüzyılda Roma İmparatoru Claudius II, ordusunu güçlendirmek için genç erkeklerin evlenmesini yasaklamıştır. Rivayete göre bu yasağa karşı gelen Aziz Valentine, gizli nikâhlar düzenleyerek gençleri evlendirmeye devam etmiştir. Yakalanınca da ihanetin karşılığını canıyla ödeyen Aziz Valentine M.S. 269 yılında 14 Şubat’ta yakılarak öldürülmüş… 

Bu nedenle her yıl 14 Şubat’ta Sevgililer günü kutlanmaktadır. 

Yüzyıllar sonra, 1900’ların başında meşhur Hallmark’ın Sevgililer Günü kartları basmasıyla Aziz Valentine de kapitalizmin kucağına düşmüş oluyor.

 Evet, bugün Sevgililer Günü. 

Vitrinler “Sevgililer Günü” kampanyalarıyla dolu.

Aslında bu kampanyaların rağbet görmesinin altında yatan gerçek sevmenin ne olduğunu bilmediğimizden başka bir şey değil çünkü sevgi adına harcama yapmak sevgi üzerine emek vermekten daha kolay. 

Yine Marx’a kulak verelim:

 “Sevgi yalnız bir insana bağlılık değildir. Bir tutumdur. Kişinin yalnız bir sevgi nesnesine değil, bütünüyle dünyaya bağlılığını gösteren bir kişilik yapısıdır. Kişi yalnız bir tek kimseyi seviyor, başka her şeye karşı ilgisiz kalıyorsa sevgisi sevgi değil, genişletilmiş bencilliktir.”

 Sözün özü; Sevgisizlik iklimi bizleri bitirmesin, layıkıyla sevelim,

sevgiden imtina etmeyelim.

 Antoine de Saint-Exupéry ’nin sözleriyle bitirelim isterse yazımızı:

“Sevmek birine bakmak değil, birlikte aynı yöne bakmaktır.”

Aynı yöne bakmak dileğimle; Unutmayalım ki;

-“En güzel köprü, gönüller arasında kurulan sevgi köprüsüdür…”

-“En güzel göz, her şeye sevgiyle bakan gözdür…”

-“En güzel söz yalansız olandır... “

Gerçek sevgiyi yaşayan ve yaşatanların “SEVGİLİLER GÜNÜ” kutlu olsun.

Sevgilerimle…