fikretgokce_06 @ hotmail.com

KEMAL'İN ASKERLERİ SAVAŞTAN HİÇ KAÇMADI

1920 yılı sonlarında Kars ve Sarıkamış’ı, 1921’de Ardahan’ı düşman işgalinden kurtaran Deli Halit (KARSIALAN) Paşa, Sakarya Savaşı sırasında cephenin biraz gerisinde bir kaya üzerine oturmuş dizlerinin ütüne koyduğu tabancalarıyla savaştan kaçanları tek tek vuruyordu. Deli Halit Paşa, Büyük Taarruz’da Kocaeli Grup Komutanlığı yaparken zalimliği ile ünlü Yunan 11 nci Tümenini komutanı Tümgeneral Nikolaos KLADAS ile beraber esir almıştı.

Çanakkale'de Anzak Kolordusu’nun 1 nci Avustralya Tümeni 25 Nisan 1915 sabahı 4.25’te Arıburnu’na çıkarılmaya başlamıştı. 12 km. genişliği olan cepheyi, Yarbay Şefik’in komutasındaki 27 nci Alay’ın 2. Taburu savunacaktı. Kıyıdaki Türk gözetleme birliklerini atarak kıyıya yerleşen düşmanın bir taburla durdurulamayacağını düşünen 19 ncı Tümen Komutanı Yarbay Mustafa KEMAL, kimseden emir almadan inisiyatif kullanarak Maydos’ta bulunan emrindeki 57 nci Alay’a bölgeye yürüme emri verdi, kendisi yanındakilerle birlikte hemen Arıburnu’na intikal etti. 3 saat sonra gelen 57 nci Alay’la birlikte 27, 72 ve 77 nci Alaylar bölgeyi savunmaya başladılar. Plana göre; 27 nci Alay hemen taarruza geçecek 77 nci Alay’da sol taraftan bu taarruzu destekleyecekti. (Dedem rahmetli Ali AR’da 27 nci Alay’daydı )

25 Nisan günü düşman donanması top ateşiyle yoğun bir şekilde mevzilerimizi bombalarken cephenin sol tarafını savunacak olan 77 nci Alay birden boşalıverdi. Arap Alayı da denilen bu alayın Suriye, Filistin ve Iraklılardan oluşan askerleri mevzilerini terk ederek fundalık ve ağaçların arasında saklanmış, sonra da kaybolmuşlardı. ( Çanakkale Deniz Savaşları 1915, Çanakkale Boğaz Komutanlığı, 2. Basım, 2004, s. 188, 189 )

Askerin firari sayılması için kıtasından veya görev yerinden izinsiz olarak barışta altı gün, seferberlikte ise üç günden fazla uzaklaşmış olması gereklidir. Hava değişimi veya izin süresi bittiği halde birliğine dönmeyen, şubeye uğramayan ya da celbe icabet etmeyenler (bakayalar) ve bir süre hizmet ettikten sonra kaçanlar firari sayılırlar. (ATASE Arşivi, İSH, Kutu 1169, Gömlek 94, Belge 94 a)

Milli Mücadele sırasında işgalci Yunan ; " Askerlik yapmayın, karşımıza bir daha gelmeyin, gelirseniz sizi keseriz. Sizin padişahınız İstanbul'dadır. Siz niçin askerlik yapıyorsunuz ? Sizi kim toplayıp askere gönderiyor ? Cahillik edip askere gelmeyin, arkadaşlarınıza da söyleyin gelmesinler. İtaat etmeyin, firar edin. " yazılı bildirileri köylere kadar dağıtıyor, sahte imamlar da camilerde cemaate bu yönde telkinde bulunuyorlardı.

Birinci Dünya Savaşı’nda (1914 – 1918) 2 milyon 608 bin mevcudu olan Osmanlı Ordusu’nun Mondros Mütarekesi (30 Ekim 1918) öncesi kayıplar ve firarlar sonucu mevcudu çok azalmış, 323 bin kişiye düşmüştü. Mütareke’den sonra dağıtılan ve silahlarına el konulan ordudan sadece Doğuda Kazım KARABEKİR'İN 15. Kolordusu ile Konya üzerinden gelerek Ankara'da konuşlanan Ali Fuat CEBESOY'UN 20. Kolordusu kalmıştı. Mütareke sonrası terhis edilen askerlerin dışında firar edenlerin bir kısmı Kuvay-ı Milliye'ye katılmış, diğer kaçaklardan 29 bin 841'i zorlukla yakalanabilmişti.

23 Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisi kurulduktan sonra Ahz-ı Asker Şubeleri yeniden düzenlenirken çeşitli bahanelerle kaçışlar artıyordu. İkinci İnönü Savaşı’nda (23 Ağustos – 13 Eylül 1920 ) bir çok birlik boşalmış, 4 subay 1076 er firar etmişti. (Türk İstiklal Harbi, Batı Cephesi II. Cilt, Genkur. Basımevi 1965)

Sadece Kütahya – Eskişehir Muharebelerinde ( 10 – 24 Temmuz 1921 ) 41. Tümen’de 1 subay, 941 er firar etmiş, tüm bu savaş boyunca toplam 30 bin 700 firar olayı yaşanmıştı.

Sakarya Savaşı’na kadar ( 23 Ağustos – 13 Eylül 1921 ) silah altındaki askerin neredeyse yarısı firar etmiş, İstiklal Mahkemeleri’nin kurulmasıyla firarlarda azalma görülse de, Eylül 1921’de 120 bin olan asker mevcudunun 10 bini kaçmış, Sakarya Savaşı sonunda toplam firar 49 bin 335’e ulaşmıstı. (İbrahim ARTUÇ, Kurtuluş Savaşı’nın Zorlu Yılları, Kastaş Yayınları, İstanbul 1987, s, 273 ve Büyük Dönemeç, s. 97)

Ayrıca Milli Mücadele sırasında pek çok isyan çıkmış, Pontus ve Koçgiri gibi bu isyanların insan kaynağını bu firariler oluşturmuştu.

Cumhuriyet kurulduktan sonra katıldığımız Kore ve Kıbrıs Savaşlarında firar eden askerlerle ilgili bir bilgiye bugüne kadar ulaşamadım. Hatta, 1984’ten beri devam eden terör olaylarını önlemek için yapılan askeri harekatlarda birliğini terk ederek kaçan ya da teröristlere katılan herhangi bir askerin olmadığı da biliniyor.

Bu durum belki şöyle açıklanabilir ; yurdumuz işgal altındayken vatanın kurtulması için verilen Milli Mücadele sırasında başta İngiltere ve Yunanistan olmak üzere emperyalist ülkelerin ve onlarla işbirliği yapan saltanatın ve İstanbul hükümetleri ile içimizdeki hainlerin telkin ve propaganda faaliyetleri öylesine etkin olmuş ki; yukarıda açıklamaya çalıştığımız firarlar önlenememiş.

İşte burada Atatürk’ün ve Cumhuriyet’in ne kadar önemli ve etkili olduğu gerçeği bir kez daha karşımıza çıkıyor. O dönemin hainlerinin torunlarının 100 yıllık Türkiye Cumhuriyetini Fetöleriyle, kumpaslarıyla, tarikat ve cemaatleriyle dönüştürmeye, başkalaştırmaya, devrimleri yok etmeye çalışmalarına karşın, vatanseverler ile harbiyeli genç teğmenlerin “MUSTAFA KEMAL”İN ASKERLERİYİZ” haykırışları gün be gün artarak çoğalıyor ve birilerinin uykusunu kaçırıyor.

Kaynakça :
1 - Milli Mücadele Döneminde Asker Firarileri, Özlem ÇANKAYA, Doktora Tezi, 09, 01. 2019 Hacettepe Üniversitesi 2 – Çanakkale’de Deniz Savaşları 1915, Çanakkale Boğaz Komutanlığı, 2004
3 - Açık kaynaklar

Fikret GÖKÇE Kıbrıs Gazisi – Mak. Müh.