fikretgokce_06 @ hotmail.com

Bugün 51. ölüm yıldönümü nedeniyle Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilciliği konferans salonunda büyük ozanımız Aşık Veysel’i andık. Mustafa BALBAY’ın güzel uslubuyla anlattığı Veysel’den anılar ve görme engelli sanatçı Ahmet DUMLUPINAR’ın sazıyla, sesiyle sunduğu Veysel türküleri, CUMOK üyelerine duygulu ve düşündürücü anlar yaşattı.

Sevgi, hoşgörü, vatan ve toprak sevgisi, birlik ve beraberlik kavramlarının en yüce ozanlarından biri olan Veysel ;

“KÜRT’Ü, TÜRK’Ü NE ÇERKEZ’İ
HEPSİ ADEM’İN OĞLU, KIZI
BERABERCE ŞEHİT, GAZİ
YANLIŞ VAR MI VE NERESİ ?” derken bugün yaşadığımız ayrışmanın yaratacağı tehlikeyi yıllar önce görmüş ve uyarmıştı.

25 Ekim 1894’te Şarkışla’nın Sivrialan köyünde doğan Aşık Veysel 21 Mart 1973’te yaşama veda etmişti. Uzun İnce Bir Yoldayım, Dostlar Beni Hatırlasın, Kara Toprak, Ne Dersin Dertli, Dertli gibi yüreklerimizde iz bırakan, titreşim yaratan deyişleriyle andığımız Veysel’in yaşamını, felsefi kişiliğini öğrenmek, anlatmak ve unutmamak gerekiyor.

AŞIK VEYSEL’in yaşamını kitaplaştıran Sevgili BALBAY’ın bugün anlattıklarından yararlanarak kaleme aldığım anekdotları sizlerle paylaşıyorum Değerli Okurlarım.,

Veysel’in annesi O’na hamiledir. Köyün kadınlarıyla merada koyun sağmaya giderken sancılanır. Köye dönebilmeleri zordur. Kadınlar O’nu orada kayalıklar arasında bir ine sokarlar. Kadınların yardımıyla Veysel dünyaya gelir. 7 yaşında iken salgın halinde yayılan çiçek hastalığı nedeniyle görme yetisini kaybeder. Yalnızlık duygusunu yenmesi için babası bir saz verir eline. Babası Şatıroğlu Ahmet’de şiire meraklıdır ve zaman zaman yöre ozanlarıyla birlikte olur. Şiir ve türkülerin söylendiği bu ortam Veysel’i etkiler ve O’da yavaş yavaş sazını çalmaya, türkülerini söylemeye başlar.

Seferberlik başladığında kardeşi Ali cepheye gider. Engelli olduğu için asker olamayan Veysel için bu önemli bir yıkım olur.

İlk eşi Esma ile 1919 yılında evlenir. Bu evlilikten olan ilk çocuğu öldükten sonra doğan kızı iki aylıkken Esma ev hizmetlerine yardımcı olan birisiyle kaçarak köyü terk eder. Veysel’in yıllar sonra köye dönen Esma’nın kaçarken çorabına para koyduğu rivayet edilir. İkinci eşi Gülizar’dan beş çocuğu daha olur. Gülizar iyi bir annedir, bütün köy çocuklarını çok sever, ceplerine çocuklar için şekerler, meyveler doldurur, onlara verir. O civarda dolu bir heybe, şişkin bir torba görüldüğünde “Gülizar’ın cebi gibi” sözü bu yüzden yaygındır.

Sivrialan Köyü halkı, Afşar boyunun Şatıroğlu obasındandır. Yavuz Sultan Selim zamanında Alevilere yönelik saldırılar sırasında saklanmaya elverişli, gözden uzak, tarımsal olanakları yetersiz olan bir yöredir. Veysel elma ve kiraz fidanları diker, yetiştirir. Bir gün elma ağaçlarından birinin altında oturmuş dinlenirken Veysel’in görmediği için fark etmeyeceğini düşünen bir kişi sessizce elma koparmaktadır. Az sonra Veysel’in sesiyle irkilir. “ Dört tane yetmedi mi ulan “

Ahmet Kutsi TECER Sivas Lisesi’nde edebiyat öğretmenidir. 5 Ocak 1931’de Aşıklar Bayramı düzenler. Etkinliğe 800 dolayında aşık ve ozan katılır. Bir tek Veysel görme engellidir. Çok başarılı olur. Kalacak yeri yoktur. TECER O’nu evinde misafir eder. Veysel’e 10 lira, diğer ozanlara 5’er lira ödül verilir. Veysel kendisine verilen 10 liranın beş lirasını iade eder. TECER için “O dilimin bağını çözdü” diyen Veysel, içinde TECER sözcüğü bulunan bir türküsüyle vefa duygusunu anlatır.

Cumhuriyetin 10. yılı olan 1933’te “ Atatürk’tür Türkiye’nin ihyası”… dizesiyle başlayan destanını bizzat Atatürk’e okumak amacıyla arkadaşı İbrahim ile yola çıkar ve yaya olarak üç ay sonra Ankara’ya ulaşır. Ne yaptıysa Atatürk’e ulaşamaz. Bu destanı Hakimiyet-i Milliye Gazetesi’nin bir yetkilisi çok beğenir ve haber yapar, üç gün üst üste gazetede yayınlar. İlk konserini Halkevi’nde verir.

Veysel okuma-yazması olmayan bir öğretmendir. Hasanoğlan’da ve köy enstitülerinde öğrencilere ders verir, saz çalmayı öğretir.

Yaşar KEMAL en yakın dostlarından biridir. Bir gün ikisi İstanbul’da İstiklal caddesinde insanlara çarpa çarpa yürümektedirler. Yaşar der Veysel, “ tek gözle iyi koşuyoruz vallahi” …( Yaşar KEMAL’in de bir gözü görmemektedir)

Deniz GEZMİŞ’in öğretmen olan, Milli Eğitim Müfettişliği de yapan babası Cemil GEZMİŞ Sivas’ta görevliyken sık- sık çevreyi ve köyleri ziyaret eder. 10 yaşlarındaki oğlu Deniz’le Veysel’in köyüne de gider. Deniz, Veysel’in yetiştirdiği elma ağaçlarından meyva ve kiraz toplar evlerine götürür.

O devletine ve Atatürk’e çok bağlıdır. “Atatürk’e Ağıt” şiiri çok ünlüdür. Siyasilerin yanlışlarını da eleştirir. Demokrat Parti’nin Vatan Cephesiyle yurttaşları bölmesine karşı çıkar ve bir türküsünde bunu dile getirir. Kamu görevlileri ile yöneticilerden hep saygı görür, fark gözetmeksizin onlarla iyi ilişkiler kurar. Devletin hizmet götüremediği yörelerden biri olan köyüne yol yaptırmak için Ulaştırma Bakanlığı’nın yardımını ister. Bu isteği kabul edilir. Bir şartı vardır. Köylerinin alt tarafında 2-3 Sünni köyü vardır. Biz Aleviyiz ama önce onların yolu yapılsın der. Böylesine de gönlü geniş bir insandır Veysel…

Son yıllarında hastalanır. Aşırı sigara bağımlısıdır. Akciğer kanserine yakalanır. Tedavi edildiği hastanede gizli gizli sigara içer. Sabah konsültasyon yapan hekimlere; “beni çağırıyorlar, beni köyüme gönderin, doğduğum yere gömsünler” der, vasiyeti yerine getirilir.

Büyük ozanımız Aşık Veysel’i rahmet ve saygıyla anıyorum.

Fikret GÖKÇE
Kıbrıs Gazisi – Mak. Müh.