samiozcelik @ gmail.com

14 Mayıs seçimine 13 gün gibi az bir zaman kaldı. Sandık başına gideceğiz. Ya bu faşizan düzen sürecek, ya aydınlık bir geleceğe kapı aralayacağız. Ya tek adam yönetimine, hak hukuk tanımayan yönetime hayır diyeceğiz, ya da yağmacı düzene devam denilecek.
Bu seçim sonucu, tüm Türkiye halk(lar)ı için hayati derecede önemliyken Türkiye işçi sınıfı ve emekçileri için çok daha önemli. Çünkü 20 yılı aşkındır sömürü ve yağmayı, açlığı ve yoksulluğu, işsizliği, ölümü ve acıyı derinden hisseden işçiler köylüler ve emekçiler oldu.
Sonuçta ya din tüccarlığı ve milliyetçilik bezirgânlığı, halkı bölerek düşmanlaştırma cephesi kazanacak, ya da barış, demokrasi ve kardeşliğe kapı aralanacak.
21 yıldır iktidarda olan AKP’nin halka vereceği ve halka söyleyeceği bir şeyi kalmadığı içindir ki, yeniden din tacirliğine soyunarak din istismarcılığı ve tehditler savuruyor.
Uzun söze gerek yok. Bu seçimde, sömürüye ve yağmaya, işçi katliamlarına, iş cinayetlerine, kuralsız çalışmaya, eğitimin çöpe atılmasına, düşük ücretlere, kölelik koşullarına “evet mi, hayır mı” kararı verilecek. Emek, barış ve demokrasi karşıtı bu iktidara karşı durması gerekenler ise başta işçiler ve emekçilerdir.
Soma’ da, Yalvaç’ta,  Ermenek’te, Şirvan’da, Şırnak’ta, Hendek’te, Amasra’da ölenler ayrımsız Kürt, Türk, Arap, Gürcü, Çerkez… Alevi, Sünni, inanan inanmayan işçiler değil miydi?
AKP iktidarında yasaklanan işçi grevleri, patronlara çekilen kıyaklar unutulmamalı. Ve yine ihmal sonucu 6 Şubat depreminde resmi rakamlara göre elli bin civarı ancak gerçek ölü sayısının çok daha fazla olduğu bilinen depremde, yaralanan ve evinden, barkından, işinden, ekmeğinden olan yüzbinlerce mağdur insanın unutulmaması gerekir.
Kısaca geçmişi unutmadan, gelecek için karar verilecek günlerdeyiz.