Macahel’de Orman Katliamı!

Borçka’da bulunan Camili, Düzenli, Efeler, Kayalar, Maral ve Uğur köylerini bünyesinde barındıran Türkiye'nin ilk ve tek biyosfer rezerv alanı olan Macahel (Camili Havzası), her yıl binlerce yerli ve yabancı turisti ağırlarken bu seferde Uğur köyde yapılan ağaç kesimi ile gündeme geldi.

 

Biyosfer rezerv alanlarının insan ve doğa arasındaki ekolojik, ekonomik, kültürel ve sosyal açıdan dengeli ve sürdürülebilir ilişkilerin kurulduğu ve UNESCO’nun İnsan ve Biyosfer (MAB) Programı içerisinde yer alan karasal veya kıyı ekosistemlerine sahip alanları iken şimdilerde ise Macahel Uğur köy bölgesinde yapılan ağaç kesimi ile dikkat çekti.

Macahel bölgesine bağlı Uğur köyde yapılan ağaç kesimine bölge halkı tepki gösterirken Karadeniz Teknik Üniversitesi Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu, Yeşil Artvin Derneği Başkanı Neşe Karahan bölgeye giderek incelemelerde bulundu.

Biyosfer rezerv alanı olarak ilan edilen, yasal olarak koruma altına alınmış bir korunan alana ve sürdürülebilir kalkınma faaliyetlerinin gerçekleştirilebilme mevcudiyetine sahip bölgede yaşanılan orman kıyımı ile tezatlık oluştuğunu söyleyen bölge halkı yetkililerden yapılan ağaç kesimleri hakkında açıklama yapmalarını talep etti.

Uğur köy halkından Metin Özbek, bölgede gerçekleşen orman kıyımı hakkında yetkililere yazı yazdığını fakat geri dönüş sağlanmadığını söyledi. Biyosfer rezerv alanında yapılan ağaç kesimi hakkında açıklama beklediklerini kaydeden Özbek, “Biyolojik çeşitliliği ile biyosfer rezerv alanı ilan edilmiştir.

Bir de buranın bir buçuk kilometre aşağısında bal ormanı yapmışlardır. Arıcıların geliri olan bir bölgedir burası. Peki burada ağaçlar niçin kesiliyor, neden kesiliyor? Bir taraftan biyosfer rezerv alanı ilan ediliyor diğer taraftan da ağaç kesiliyor. Bu bir tezat oluşturmuyor mu diye anlamaya çalışıyoruz.

Muhatap olarak kimseyi bulamıyoruz. Yazılar yazdık ama kimseden cevap alamadık. Artvin Valiliği, Orman Bölge Müdürlüğü, Orman Genel Müdürlüğü, UNICEF ve TEMA’ya yazılar gönderdik imza topladık ve kaymakamlığa yazdık yani neredeyse yazılması gereken her yere 8 tane mektup gönderdik. Bu ağaçların niçin kesildiğini bize anlatıp bize izah etsinler” dedi.

“Vicdanınız Sızlasın, Buralara Dokunmayın”

Yeşil Artvin Derneği Başkanı Neşe Karahan, Türkiye’nin ilk ve tek biyosfer rezerv alanında yaşanılan orman kesiminin kabul edilebilir olmadığını söyledi. Korunan bölgelerde yaşanılan olayın son derece üzücü olduğunu da belirtti.

Karahan, “Biyosfer rezerv alanındaki köylü vatandaşlar tarafından bizi arayanlar oldu. Biz bu işin uzmanı olan Oğuz Hoca ve Mehmet Hoca’yı alıp beraber gelip bakalım istedik.

Biyosfer rezerv alanı çünkü burası Türkiye için tek biyosfer rezerv alanı. Artık Artvin’in her yerinde çeşitli sorunlar var ama biyosfer rezerv alanın da böyle bir şey olmaz diye düşünüyorduk açıkçası.

Ama geldik gördük ki maalesef burada inanılmaz bir orman kesimi var. Türkiye’nin zaten çok az korunan alanları var burada böyle bir şeyi görmek inanılmaz bir şey.

Böyle bir şey kabul edilebilir değil gerçekten. Hiç değilse vicdanlarının buraya dokunmaması gerekir diye düşünüyoruz. Hiç değilse bu tür alanlara insaf edin, vicdanınız sızlasın ve buralara dokunmayın” şeklinde konuştu.

“ Burası Koruma Alanı Olarak Varlığını Sürdürmeli!”

Karadeniz Teknik Üniversitesi Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu, bölgenin biyosfer rezerv alanı olarak son derece önemli olduğunu söyledi. Bine yakın bitki türü var birçok sayıda endemik türün var olduğunu ifade eden Kurdoğlu, “Bütün bunların dışında da geleneksel yaşamın en iyi örnekleri var burada. Burası biyolojik çeşitliliğin koruması ve sürdürülebilir yaşamın idamesi açısından biyosfer rezerv ilan edildi 2005’de ve burasına bir diploma verildi. Bunun anlamı şudur buradaki geleneksel yaşam sürecek hem de buranın doğal varlıkları da sürdürebilir şekilde yönetilecek” dedi.

 

 

Korunması gereken doğal orman tipinin mevcut olduğunu vurgulayan Kurdoğlu, bölgede rutin ormancılık faaliyetlerinin yapılmaması gerektiğini dile getirdi.

Kurdoğlu, konuşmasının devamında; “Her yıl her zaman gördüklerimizin çok üstünde bir kesim var. Ülkemizin pek çok yerinde böyle çünkü 2017-2018’e kadar 17-18 milyon metre küp üretim varken şimdi 30-35 milyon metre küplere kadar ulaştı kesimler. O zaman ortada şu var, ya şimdiye kadar çok kötü yönetildi ormanlarımız bu kesimler yapılacaktı ama yapılmadı ya da şu an aşırı kesimler yapılıyor. Bunu oturup konuşmak lazım. Belli ki fazla kesim var çünkü bizim yıllık kotamız 47 buçuk milyon metre küp biz yüzde 70-75’ten almaya başladık o zaman servet birikimi olmamaya başlıyor. Korunan alanlarda da çeşitli bahanelerle biz kesimler yapıyoruz kimi böcek tasavvufu var kimi devrikler var diye… Rutin ormancılık faaliyetlerinin yapıldığı yerler ayrı korunan alanlar ayrı yönetilmelidir. Korunan alanlar geleceğe yapılan bir yatırımdır ve oralara da her türlü ormancılık etkinliğinin teknik olarak bir sınırı vardır ve ona uygun davranılır. Mesela taşıma kapasitesi vardır gelen insanların bile belli sayıları vardır. Biyosfer rezerv ile ilgili bizim mevzuatımızda bir madde yok ancak bu madde olmaması biyosfer rezervin böyle yoğun ormancılık kesimleri ile yönetileceği anlamına gelmemektedir. Burası biyosfer rezerv ilan edilebilmiştir ve bu ilanın karşılığında bir diploma verilmiştir öyle ise biz ona uygun bir şekilde yönetmek zorundayız.

Baktığımız zaman buraları görmeden bunları anlayamazdık ama unutmayalım ki bu alan bizim her zaman gelip projeler yürüttüğümüz, hayran olduğumuz korunması içinde çok çalıştığımız bir bölge ama şimdi baktığımız zaman muazzam kesimler yapılıyor. Hatta kesimi yapan arkadaşlar ile de konuştuk ve ‘burada 7 bin metre küp eta verildi ise devlet düşürsün madem buraya bu kadar çok zarar veriyorsa 2 binlere düşürsün’ diyor yani oturup konuşmak lazım. Nihayetinde buradaki elde edeceğimiz orman ürünleri ile ülkemizin orman bakanlığı, orman genel müdürlüğü de kalkınacak değil. Artvin’de kalkınacak değil öyle ise burayı sürdürülebilir şekilde yönetmek için sürdürebilir şekilde kaynakları korumalıyız. Buranın varlığını biyosfer rezerv alanı olarak gelecek kuşaklara aktarabilelim. Üstelik buranın tam ortalarında iki tane çekirdek zonda mutlak koruma alanı olarak, tabiatı koruma alanı mevcuttur. Onlar sayesinde ise etrafı ile birlikte 25 bin 500 hektarlık bu havza biyosfer rezerv alanı olarak ilan edildi” dedi.

“Dağ Ormanlarında Yol En Büyük Felaketlerin Başlangıcıdır”

Kurdoğlu, bölgede kesimlerin yapılması için çeşitli yol geçitlerinin açıldığını söyleyerek “Bu kesimlerin yapılması için çeşitli yol geçitleri söz konusu, eğimli yerlerde yol ciddi zararlar verir doğal ekosistemlere. Dağ ormanlarında yol en büyük felaketlerin başlangıcıdır. Burada görüyoruz ki kesimler tabi ki bu yollar sayesinde oluyor ve yolların etrafında bu kesimlerin daha yoğun olduğunu görüyoruz. Burada bir hata var, burada bir yanlışlık var hepimiz ormancıyız, burayı yönetende ağırlıklı olarak ormancılardan oluşuyor ama sürdürebilir bir uygulama olmadığını söyleyebilir. Burasına farklı gözle bakılıp farklı uygulamalar yapılmalıdır ve burası koruma alanı olarak varlığını sürdürmelidir” ifadelerine yer verdi.